18 Mayıs 2009 Pazartesi

Kim demiş futbolun adaleti yok diye

17.05. 2009 Trabzonspor - Bursaspor 90+5 Gökhan Ünal bariz gol! Tek kusuru var; bariz çıplak :) rövanşı aldık diyeceğiz ama iki gol arasında şartlar eşit değil. Çünkü biri gol değil!

13.12. 2008 Bursaspor- Trabzonspor maçı 90+2 Sercan Yıldırım bariz ofside!

17 Mayıs 2009 Pazar

Avrupaaaa Avrupaaaa Duy Sesimiziiiiiii!!!


Hadise ile Avrupa'da olmadı,Kolbastı ile olacak....

30 Nisan 2009 Perşembe



"Tam otuz yil saatim işlemiş, ben durmuşum,gökyüzünden habersiz ,uçurtma uçurmuşum"

29 Nisan 2009 Çarşamba

Ayakla olmadı,elle deneyelim!

Ayakla olmadı elle deneyelim dedik ama bu da mı gol değil Hakim Bey?

28 Nisan 2009 Salı

Kusura bakma Marilyn'cim seni bu ara yoracağız!


Giden şampiyonluğu unutup kelle avcılığıyla ferahlayanlar... Sabretmeyi bilmeyenler... Dünyaya eleştirmek için gelenler... İstikrarı koltuk markası sananlar... Anlatın canım, sizi de dinliyoruz...

Bana bir masal anlat baba...


27 Nisan 2009 Pazartesi

İçlerinden kimlere sabrettik,sana edemedik.Yolun açık olsun Ersun Hocam.Biz aynen bildiğin gibi!


Tutuyorsam sebebi var


İçiyorsam sebebi var


Ha gayret



Bazen futbol ağır gelir bünyeye... Hele Trabzonspor'un forvetlerine...

Gol olur hocam!


Depresivo Fanatikos

Boş kaleye gol atmaya tenezzül etmeyenler, futbolun zevki, mücadelesi, hırsı nerde diyenler, el kaldırsın...

İyi orta gol getirir...

Ahırkapı Hıdrellez Şenlikleri 2009

Geçen seneden bizzat çektiğimiz fotoğraflar ile imrendirelim istedim.Hem de organizasyondan haberdar edelim.
Baharın gelişini,dilekler dileyerek ,olacağına inanarak karşılıyoruz.
Bu senenin programı belli olmuş,ilgililer için link verelim.
http://www.hidrellez.org/
Tecbüreyle sabittir,eğlence garantilidir.Dilekler konusunda garantiyi ancak ligin sonunda verebiliriz.
Buziki Orhan'a rastlarsanız,konserin tadını çıkarın deriz.
Ağlama hıdrellez
Ağlama be bana
Acı ektim yerine
Aşk yeşerecek Başka bahara

Biz orada olacağız,bi elimizde kokoreç bir elimizde fotoğraf makinası.Opaaaazzzzz,oynaaa banaa,kaynaaa banaaaa.leleleleleleleleeleyyyyyyyyyyyy.





Aramasın gözlerin,o şimdi asker


Türk ordusu ağır! bir manicodepresivo kazandı.
Vatan sana, Taksim, festival, Ahırkapı bize emanet komodorum.

Kim vurursa gol olur!


Bir hipotezin çürütülüşü...

Aylak Adam...C. yi ararken buldum kendimi...


"Mufassal kıssa başlarsın garip efsane söylersin" deyip başlıyor,ve devam ediyor,zamansız bir kitap Aylak Adam.Tembelliğe övgü biraz da belki de.Her şeye karşı duran,karşı çıkan ve karşı olan bir antikahramanın hikayesi.C. nin hikayesi.B.yi arayan C.nin hikayesi.Adako-Kuyara(Ağaç dalı kompleksi ve Kumda yatma rahatlığı) kavramlarının hayatımıza girişi şerefine...

Sevgilisinin günlüğünü okurken sevgilisinin yazdığı "23 temmuz.onu seviyorum" yazısına rastlar ve şöyle der:yalan söylüyor.eğer beni çok sevseydi o günün tarihini hatırlamazdı.

Yüzune baktıkça ona sarılmaktan çekiniyordu. İçini böyle çırılçıplak açan birinin, artık bunları goren insani sevemeyecegini saniyordu. 'Beni bırakırsa, bunları anlattiğı icin bırakacak' diye düşündü".
" Dışarda çiğnenmemiş kar, üstüne bastıkça gıcırdıyordu. kitapçının köşesinden tenha caddeye dönerken içinde bir boşluk vardı. saatine baktı: ona geliyordu. "nereye gideceğim? keşke polis kuşkulanıp karakola götürseydi beni. değişik bir gece olurdu. belki onu da bulup getirirlerdi. birlikte çıkardık. sonra, sıkıntı. o bitti. haşet' te kitap arayacağım. niye koşuyorsun? davete geç mi kaldınız? her zaman geç kalanlar bulunur. hindi dolması daha bitmemiştir. bu gece insanların hindi yemesi gerekir. bulamayanlar üzülür. yılbaşı hindisi... ooooo! eğlenmek de zorunludur bu gece. sinemalar, tiyatrolar, barlar doludur. evlerde toplantılar vardır. küçük bir toplantı demişti avukat. göz kırpmıştı. 'neydi o yılbaşı gecesi donattığımız masa. şu mehmet bey ne şakacı adam. kırdı geçirdi bizi. ama karısı.. sorma kardeş. ' küçük kumarlarınız vardır. on kuruşluk tombalalar. şimdi kim bilir kaç kere evde, kim bilir kaç kadının 'aman ayol, bu ne kötü şans böyle,' sözüne kim bilir kaç erkek ' üzülmeyin, kumarda kaybeden aşkta kazanır, ' diyordur. kim bilir kaç erkek de acele edip bu sözü ondan önce söyleyemediler diye onu kıskanıyordur. biliyorum sizi. küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. büyüklerinden korkarsınız. akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. sizi bekleyenler vardır. rahatsınız. hem ne kolay rahatlıyorsunuz. içinizde boşluklar yok.
neden ben de sizin gibi olamıyorum? bir ben miyim böyle düşünen? bir ben miyim yalnız ?
"Sustu. Konusmak luzumsuzdu. Bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti. Biliyordu anlamazlardi."

El altından arabeske gel!

İçinden arabesk geçenler birleşin.Utanmayın,sıkılmayın,kimse sizi yargılamayacak.Söz aramızda kalacak.Damara devam,Krala selam(Gol yollarında sıkıntı çektiğimiz şu günlerde dileyen Fatih Tekke olarak da düşünebilir)
İlk parçamız,muhteşem kıymeti bilinmemiş bir sesten,Esengül'den geliyor.
Biraz da mırıldanayım,hatırlamayanlar için;
Bırakamam seni ben yanımdan gidemezsin Seviyorsan benimle oturup içeceksin
Uzaklarda aramam çünkü sen içimdesin Taht kurmuşsun kalbime en güzel yerindesin

Haftanın Nanik Atak Geçirten Olayı


Geleneksel 1. Haftanın Nanik Atan Geçirten Olayına hoşgeldiniz,sevgili blogokuyucuları.

Tahmin edeceğiniz gibi, bizi nanik atak krizine sokan olayımız bu hafta Trabzonspor'un oynamadığı Sivasspor maçı oldu.
Trabzon atağa çıkamadıkça biz atak geçirdik... Ve sonunda nanik ataklara geldik...
Bknz:İlk fotoğraftaki keyifte,manik atak geçirten maçlar izlemek dileğiyle...

Ben şimdi kime kızayım?




Dünkü maçtan sonra,biz şimdi kime kızalım,toplanıp nereye yürüyelim,kimi istifaya davet edelim,kafalarımızı nereye vuralım?1. Geleneksel Haftanın nanik ödülünü açıklıyorum.Hep destek tam destek düsturunu ilke edinmiş,25 yıldır sabırla bekleyen TS taraftarı,bu ödül size 25 yıldır gelmiş geçmiş yöneticilerin teknik adamların ve futbolcuların armağanı.Size layık değil ama gönüllerinden kopmuş bu nanik öyle dediler....

Şiire Gazele...

Zannederdim aşkımı bir şûha bağlarsam geçer...
Yâr eliyle yâremi bir kerre dağlarsam geçer...
Bitmiyor âh-ü figanım bülbül-i şeydâ gibi...
Geçmiyor hüznüm gülmekle, belki ağlarsam geçer...

26 Nisan 2009 Pazar

Anlat sen, ben dinliyorum...



Bu hareketi amerikanvari bir küfüre benzetmedim de değil hani... orta parmakla selam çakılan...
Bundan sonra bizi kızdıran herkese, her olaya, biberliklere bu fotoğrafı göndereceğiz. Bloğumuzun sembol fotosudur, bu hareketi yememeye özen gösterin.

Çocuklardık.. Parlak yıldızlardık o zaman...



Bazen kafama şakacıktan kum döken arkadaşlarım olsun istiyorum...
sonra şakacıktan onu döveyim, o da beni dövsün istiyorum... sonra annelerimiz eteklerini toplayarak ayırmaya gelsin bizi istiyorum...
sonra kafamızı yara yara arkadaş olalım...

Fırfır yok,fırfır yok!



















Ne güzel oyunumuzdun sen be langırt!Çok paramız olunca langırtı olan bir evimiz olacaktı küçükken,daha o zaman pembe panjurlar bize öğretilmemişti.Küçük kadınlar olmamıştık demek.Eğlenceydi hayallerimiz,bağlılık bağlanmak üzerinden hayaller kurmuyorduk.En fazla birbirimize fırfır yok,fırfır yok diye kızıyorduk.Halka açık yerde oynamayı yasak etmişlerdi ,kumara giriyormuş. Hiç anlamıyordum küçükken nesi sakıncalı olabilir acaba diye,yazlıkta eğlenmek için oynuyorduk,hiç yasadışı bir şey yapar halimiz yoktu. Şimdi büyüdüm hala düşünüyorum anlamıyorum,hala mı yasak acaba?

Efendim gelelim langırtta dikat edileceklere, bi kere illa ki üçlü defansa sahip olanı makbul olan oyundur defansı ikili olan langırttan hayır gelmez.Şans faktörü varmış gibi görünse de tamamen sezgisel,reflekslerin devrede olduğu,zamanlamanın önemli olduğu dikkat gerektiren açı geometri bilgisi isteyen bu anlamda ortalamanın üstünde zekaya ihtiyaç olan bir oyundur.Gol atıldığında yaşanan hazzı,takım arkadaşınızla olan sarmaş dolaş hali yaşayan bilir.

Peki gelelim neden langırt sorusuna?Efendim dün Trabzonspor'un şampiyonluğa giden maçını izlerken,ne kadar keyif almadığım,gazozuna yaptığımız sıradan bi langırt maçında ise ne kadar keyif aldığım geldi aklıma.Sonracıma benim orta sahadaki topçumun bir demirle sabitlenmesine karşın,Hüseyin'den kıvraklığı ve etkili top dağıtması geldi gözümün önüne.Sürpriz goller atabilen, akıllı pasları değerlendiren,kritik maçları çeviren forvetlerim geldi.Sonra kale gibi üçlü defansım geldi,tabiri caizse tam çizgi gibi bir defanstı.Sonra kalecim geldi,nasıl kendine güvenliydi,ne aşırtma degajları vardı be hey gidi heyyy.Teknik direktör olarak kendimi de yabana atmamalıyım hani,her maça kazanmak için çıkardım,hırslıydım,sağ kolum da iyiydi sol kolumda,ortağımla da iyi anlaşırdık,gazozları kazanan hep biz olmak isterdik.Bizi destekleyen taraftarımız da yoktu halbuki.Bir şehir de bizle birlikte yatıp kalkmıyordu,nefes almıyordu.

Velhassıl kelam canım felaket yasadışı bişeyler yapmak,langırt oynamak istiyor.Gerçeklerden,futboldan,beklenen -gelmeyen şampiyonluktan,hafta sonu kabuslarından uzaklaşmam lazım.Fırfır yapmayalım,yaptırmayalım.

Oynayacaksan bu mereti topuklu ayakkabınla oyna


Yandaki resim size de korkunç gelmiyor mu?Bir kadın düşünün,yok yok daha da kötü onbirşerden 22 kadın düşünün diz altı pamuklu çorap,spor şort,şortun içine sokulmuş naylon karışımlı forma en korkuncu da kramponlu spor ayakkabı içinde.
Kadın erkek eşit değildir,mevzu bahis sporsa değildir olmamalıdır,kadınlar kibar sporlar yapmalı misal yüzmeli,tenis oynamalı jimnastik çok güzel duruyor onu yapmalı olmadı takım sporlarından voleybol hadi belki basket oynamalı ama futbol oynamamalı.Bırakın o işi estetik ve ruh olarak yakışan erkekler yapsın,illa da bi kadın yapacaksa da o da Marilyn olsun.Şu topa vuruştaki asalete,çevredikilerin hayran bakışlarını bakar mısınız?Buyurun bir de size soralım,işte iki resim arada ki on farkı bulun?Kadınlar neden aktif futboldan uzak durmalı?İnsanlık için,dünyanın estetik algısı için,iyi bir dünya için,mutlu bir dünya için hazır mıyız arkadaşlar?

İstanbul Film Festivali'nin ardından


Bir festivali daha yedik bitirdik çok şükür.Festivalden elimizde kalanlar,bir demet film koçanı,noldu şimdi bu filmde dediğimiz bi kaç film,saatlerce beklenen kuyruk! acısı,tadı damakta kalmış bi dolu film.Bu seneki organizasyondan geçen senelerdeki şikayetlerimizi tekrar ederek bir daha şikayetçi olalım.Efendim İKSV genç yaşlı demeden kuyruksever toplumumuzun geçmişini referans alarak bu yılda biletleri karneye bağlar gibi dağıtmaya devam etti.Biz ne kuyruklar gördük evladım diyen kuşak,bir de kuyruk görmemiş genç kuşak İKSV'nin çatısı altında birleşti ve yıllardır bu ülkenin bir arpa boyu kuyrukta ilerlemediğini ispat etti.Biletix denen aracı kuruma para kaptırmak istemeyen sinefiller,ne kadar kuyruk beklersek o kadar anlamlı oluyor bu festival deyip,tecavüzden zevk almaya baktı.10 film alacaksa,o kadar kuyruk bekledik 20 alalım da değsin bari dedi.

Neyse şikayetlerimiz bildirdik,şimdi sırada dilek ve temenniler ve iyi dilekler,tebrikler...

Festival programında her sene bu sene bu bölümden film almayacağım kardeşim dediğim bölüm; sinemada insan hakları...Hayat kötü,hayat zor,hayat acı,ünlü felsefeci sertaç ortaç sitemi ile hayaaaaaaaaaaat,beni neden yoruyosun?ken neden insan acıyla yüzleşmek ister, durduk yerde kaşınır ki?Tokat yiyesi vardır,çünkü kendini kandırsa da depresif Polyanna'dır.Manicodur,depresivodur. Samira Makhbalfah filmi İki Bacaklı At,Genç oyuncu Nandita Das'ın ilk yönetmenlik tecrübesi ayrıca sinemada insan hakları yarışma bölümünde ödülü alan film Firaaq,Usta yönetmen Sıddıq Barmak'tan Afyon Savaşı,Özel Tim ve Tanrıkent'in senaristinden benzer bir getto ve suç filmi Son durak 174. Bu filmlerin ortak noktası oyun oynayamayan,savaşın,sefaletin,suçun ortasında rastgele büyüyen, rastgele yaşayan ya da ölen çocuklar..Bu filmler benim sinemada insan hakları bölümünden seçip izlediklerim,keşke bu kadar gerçek olmasa,fantastik sinema türüne ait olsalardı dediklerim.Tokat yemek isteyenlere önerilir,gerçek Polyannalar siz izleyip durduk yere keyfinizi kaçırmayın.Hayat size böyle daha güzel.

Uluslarası yarışma bölümünde Ventura Pons Yabancılar,bir daha Fransız filmine gidersem iki olsun dediğim Assayas filmi Yaz Saati,Kara filmin güzel bir örneği Bulgar filmi Zift,ve dayanamayıp filmi terkettiğim sonra en iyi film ödülünü aldığını duyduğum ve anlam veremediğim film Tony Manero ve festivalde izlemeye alışık olmadığımız kadar komikve halk jürisi ödülünü alan Bu Filmde Ben De Varım.

Bizde böyledir halk izler beğenir,çok güler eğlenirse o film ancak halkın ödülünü alır,ama ne kadar sıkıcı ve rezilse onu ancak o jüriler beğenir ve bi sürü süslü lafla ödül verir.Bknz:Tony Manero.Amacımın asla jüriyi etki altına almak olmadığını bildirir,ne sanat filmlerine dayanmış bir sinefil olarak,ödüllerin hiç umrumda olmadığını bildiririm.Ama göz var izan var be jüri,o film geçmiyordu,salon da adam kalmadı...Bu da mı kriter değil?

Ben kişisel Altın Lale'mi Pandoranın Kutusu ile Yeşim Ustaoğlu'na veriyorum.Vallahi hemşehri torpili değil,haketmiş.Bir de nacizane film önerilerimi sunarak,seneye festival kuyruğunda görüşmek üzere diyeyim.

Bulursanız izleyin,arşivleyin;

Eldorado,Sessiz Kaos,Son Durak 174,Anna ile Dört Gece,Aslan İni,Gir Kanıma,Zift,Tulpan,Yabancılar,İki Bacaklı At,Firaaq,Afyon Savaşı,Bu Filmde Ben Varım.

Bulursanız,görürseniz görmezden gelin,izlemeyin,izlettirmeyin.Valla bu iyiliği de babası oğluna yapmaz diyeyim.

Tony Manero,Sazlıkta,Oltanın Ucunda,Başşız Kadın,Liverpool,Yaz Saati.

Gündelik Sözler Arasında, Bir Alışveriş Komasında!


Marilyn yukarıdaki golü kime atmıştır sizce?
Ama ben kendim yemiş kadar oldum!

Bütün gün bir çöp bile alamadan caddede bir aşağı bir yukarı dolaş, girilmedik mağaza, gezilmedik avm, talan edilmedik raf bırakma ve hiç bir şey alamadan geri dön!
Oysa çok bir şey değildi aradığım... Bir pantelon bir gömlek şibi dibi dip şibi dibi dip dip...
İhtiyacı olmayıp da torbalarını dolduranları gördükçe, bir kez daha anladım ki, alışveriş ihtiyaç işi değil...
Günün sözü;
Kredi kartlarının anası ağlatılmayan günü yaşanmamış sayarım!

Günün polyannalığı;
Bugün kapitalizm 0- ben 1...
Bugün de yenilmedim anne!

Bir başka alışveriş komasında görüşmek üzere...

Alışveriş Manzaraları,sırt,bel,ayak ağrıları!


Alışveriş zor ve önemli iştir sevgili izleyici..Pazar gününün geri kalanı için mesaimizi Bağdat Caddesi'nde tamamladık,kimimizin ayakları kimimizin topukları kimimizin beli ağrıyana kadar...Kimi aradığı üstü bulamadı,kimi mezuniyetinde ne giyeceğine karar veremedi,kiminin ihtiyaç dışı torbaları oldu,kimisi de sürekli pazartesi sendromundan bahsetti.
Bilmem kaça şifre gönderdik,durduk yere yüzde elli indirim kazandık,durduk yere tükettik.
Asıl mevzuya gelelim geçti mi depresivoluğunuz derseniz sanırım bi anlığına hepimiz unuttuk ve somut ağrılarımıza odaklandık.İyi ki bugün Pazar,keşke yarın Pazartesi olmasa.1967'ye kısa mesaj atsak yarın yine pazar olsa,biz bi daha pazarı tüketsek,bir pazar kahvaltısı daha yapsak.Ha bi de adam gibi bir bahar gelse,istikrarlı güneş istiyoruz,ilgililerin dikkatine...

Marilyn ruhuna,yaşayan Marilyn'lere selam olsun


Depresif bir pazar gününden herkese merhaba. Blogumuzu duayenimiz Marilyn ile açmayı uygun gördük.Kırmızı kurdela en çok ona yakışır diye düşündük.Kendisi ile konuştuk haberler iyi. Hepinize çok selamı var,kırmızı rujuyla hepinizi tek tek öpüyor ve kendisinin bile anlam veremediği manik depresif geçişlerle sözü Cemal Süreya'ya bırakıyor. "Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı." Kahvaltıdan sonra manik modda (umarım)görüşmek üzere,sayın izleyici...